Aguirre, Tanrının Gazabı, Werner Herzog'un ustaca yönettiği ve Klaus Kinski'nin unutulmaz performansıyla hayat bulduğu bir film. Film, 16. yüzyılda Güney Amerika'nın keşfi sırasında geçen bir hikayeyi merkezi alır. Altın arayışıyla yola çıkan bir İspanyol kaşifinin, Aguirre'nin öyküsü, güç ve deliliğin iç içe geçtiği dokunaklı bir anlatım sunar. Kinski'nin Aguirre karakteri, ruhundaki karanlıkları ve büyüme arzusunu sergileyerek, izleyicilere derin bir etki bırakır. Film, Fassbinder'ın sinematografik dokusu ve öznel yorumlarıyla dikkat çeker; bu da eseri hem görsel hem de düşünsel bir ziyafete dönüştürür.
Filmde Klaus Kinski, Aguirre karakterini canlandırarak hafızalara kazınan bir performans sergiler. Aguirre'nin yanındaki önemli karakterlerden biri olan Don Lope, Ruy Guerra tarafından canlandırılır ve Aguirre'nin yolculuğuna karşı duruşuyla dikkat çeker. Aksi takdirde, başrol oyuncuları diğer İspanyol kaşifleri ve yerli halktan oluşan zengin bir kadro ile desteklenir. Kinski'nin performansı, filmdeki gerilim ve dramayı besleyerek izleyicileri etkiler.
Film, insanoğlunun güç hırsını ve bunun sonuçlarını yoğun bir şekilde sorgular. Aguirre karakteri, deliliğe varan bir hırsın sembolüdür. Herzog, bu film aracılığıyla bizi, doğanın gücünü ve insanın ona karşı koyma çabasının yetersizliğini buluşturur. Doğa, insanın hırslarını boğarken, Aguirre'nin ruhu da yavaş yavaş yok olur. Bu durum, izleyicilere hırsın ve deliliğin sınırlarını sorgulatır. Ayrıca, film, tarihin karanlık köşelerine ışık tutarak, insanın içsel çatışmalarını da sorgulamamıza neden olur.
Filmin sinematografik özellikleri, etkileyici manzaralar ve minimal diyaloglarla karakterlerin derinlikli içsel çatışmalarını destekleyen bir görüş açısıyla öne çıkar. Görüntü yönetimi, doğanın korkutucu kredibilitesini vurgularken, izleyiciyi Aguirre'nin karamsar hikayesine derinlemesine çeker.